
Her şey Torino şehir merkezinin en ünlü caddelerinden biri olan Corso Re Umberto’daki bir bankta başladı. Bir grup arkadaş bu bankta toplanmıştı. Hepsinin İngiltere’den yeni gelen özel bir oyun olan futbol için ortak bir tutkusu vardı. İlginç bir fikirleri vardı; bir spor kulübü kurmak. Çocuklar, klasik eğitimde uzmanlaşmış olan ‘Massimo D’Azeglio’ lisesine gidiyorlardı. İyi eğitimliydiler ama en büyüğü sadece 17 yaşındaydı. Bu, kulübün adının yolunu açtı. Latince ‘Juventus’, gençlik anlamına gelir. Henüz farkında olmasalar da, 1 Kasım 1897’de bir efsaneye hayat vermişlerdi.
Böylece İtalya’nın en büyük futbol takımı neredeyse tesadüfen doğdu. Kulübün ilk başkanı Enrico Canfari, ilk sahası ise Piazza d’Armi (Parade Ground) oldu ve takım pembe renkli formayla sahaya çıktı. Aynı formayla 1900 yılında ilk kez ulusal şampiyonada boy gösterdiler. Üç yıl sonra, Nottingham’dan gelen Bianconeri renkleri kullanılmaya başlandı. Beş yıl sonra ise, Juve, Genoa ve Milanese gibi güçlü rakiplerini alt ederek ilk İtalya şampiyonluğunu kazandı. İsviçreli Başkan Alfredo Dick, çeşitli anlaşmazlıklar ve soyunma odasındaki sürtüşmelerin ardından kulüpten ayrıldı ve Juventus’un en iyi yabancı oyuncularını yanına alarak Torino FC’yi kurdu. Juventus, o dönemin yeni futbol süper güçleri olan Pro Vercelli ve Casale ile rekabet edemediği için zor yıllar geçirdi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Bianconeri görkemli bir dönüş yaptı: kaleci Giacone ve savunmacılar Novo ile Bruna, milli takım formasını giyen ilk Juventus oyuncuları oldular. Başkan ise kulüp marşını da yazan şair ve akademisyen Corradino Corradini idi; bu marş 1960’lara kadar kullanıldı.
1923 yılı, en büyük kalecilerden biri olan Giampiero Combi’nin ilk kez A takımda sahne almasıyla özel bir yıl oldu. O, kulübün statüsünde büyük bir değişiklik yaratacak katkılarda bulunacaktı. 24 Temmuz’da yapılan bir hissedarlar toplantısında FIAT’ın kurucusunun oğlu Edoardo Agnelli, yeni başkan olarak seçildi. Kulüp artık Corso Marsiglia’da kendine ait bir oyun sahasına da sahipti. Tribünler sadece tuğladandı, ancak taraftar sayısı her geçen gün artıyordu. Juventus, İtalyan futbolunda yükselmek ve Combi, Rosetta, Munerati, Bigatto ve Grabbi gibi oyunculardan oluşan kadrosunu güçlendirmek için gerekli temellere sahipti. Ardından ilk resmi antrenör olan Macar Jeno Karoly ve ilk yabancı yıldız oyuncu, sol kanat oyuncusu Macar Hirzer takıma katıldı.

1925/26 sezonunda Juventus, Bologna’ya karşı heyecan verici bir bölgesel finalin ardından ve ardından Alba Roma karşısında alınan 12-1’lik ezici galibiyetle ikinci Scudetto şampiyonluğunu kazandı. Ancak bu sadece başlangıçtı. 1930’dan 1935’e kadar Juve, diğerlerinin çok önündeydi ve beş ardışık Scudetto kupası Torino’ya geldi. ‘Altın beş yılın’ ana bileşenleri antrenör Carlo Carcano ve Orsi, Caligaris, Monti, Cesarini, Varglien I ve II, Bertolini, Ferrari ve Borel II gibi şampiyonlardı. Juve, Roma’daki 1934 Dünya Kupası’nı kazanan milli takıma da önemli bir katkı sağladı. 1930’larda Bianconeri, günümüzde Şampiyonlar Ligi olarak bilinen Avrupa Kupası’na katılarak ilk kıta deneyimini yaşadı. Şans onlardan yana değildi, ancak dört yarı final başarısı elde etmeyi başardılar.
Juventus, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başarılarına devam etti. 1935 yılında Edoardo Agnelli’nin bir uçak kazasında trajik şekilde ölmesinin ardından, oğlu Giovanni, 1947 yılında başkanlık görevini üstlendi. O dönemin en saygı duyulan şampiyonları Carlo Parola, Danimarkalı ikili John Hansen ve Praest ve en önemlisi Giampiero Boniperti’ydi. Binlerce taraftarın desteğiyle 1950 ve 1952 yıllarında Scudetto zaferleri kazandılar. 1953 yılında Giovanni Agnelli başkanlık görevinden ayrıldı ve bu görev iki yıl sonra kardeşi Umberto’ya geçti. Juve, yeni bir zafer döngüsünün eşiğindeydi. Omar Sivori ve John Charles’ın transferleri, 1958’de Bianconeri’nin Scudetto şampiyonluğunu kazanmasını sağladı ve on ulusal şampiyonluk zaferini sembolize eden yıldız formaya eklendi. 1960’lar boyunca kulüp üç başarı daha elde etti ve sonuncusu 1967 yılında, başkan Vittore Catella döneminde geldi. Ancak yeni on yıl, Juventus tarihine daha büyük başarılar eklenmesiyle sonuçlandı. Giampiero Boniperti futbolu bırakmış olabilir, ancak 13 Temmuz 1971’de başkanlık görevini üstlenerek takımı yönetmeye devam etti. Bundan sonra Bianconeri’yi kimse durduramadı.
Juventus’un Efsane Sezonlarını incelemek için TIKLAYINIZ
Juventus’un Unutulmaz Maçlarını incelemek için TIKLAYINIZ